13 Ağustos'ta saat 12.00 sularında Aigina - Perdika'dan ayrıldık.
Atina hedefimize ulaşma yolunda, bizi denizlerin sevimli canlıları yunuslar karşıladı. O Sırada tekneyi eşim kullanıyordu. Ben gördüğüm güzelliklerin sevincinden, video modu- fotoğraf modu karmaşasına girip yunusları tam çekemesem de gözlerimle bu güzel canlıların keyfini sürdüm.
çekebildiğim en net fotoğraf.. hoşbulduk.. |
Aigina-Atina rotamız bol tramolalarla dolu orsa seyri yaparak oldu. Rüzgarı kovalarken önce pruvamız Salamina adasına kuzeye doğruydu. Daha sonra yönümüzü Pire limanına kuzeydoğuya çevirdik. Limanın giriş kısmında denizde karartılar vardı ve ne olduğunu kestiremiyorduk. Hemen dürbünü aldım elime. Hızımız 4-6 knot arasında değişiyordu.
Pire yarımadası uzaktan görünüş |
Pire Limanın girişinde bekleyen gemiler |
Zea Marina giriş bizi karşılayan palamar |
Pire şehrinin içinde olması haricinde genel olarak bakıldığında Zea marina o kadar güzel değil. Ama iyi olan bir şey var ki oda iletişim rahatlığı ve herkesin bilinçli olması.
Zea Marina |
plaka |
Yunan adalarına genel olarak bakıldığında ; hepsindeki ortak noktalar :sahil kasabalarında bol ege çiçekleri, rengarenk küçük sevimli evler, özenle dizayn edilmiş restaurantlar, doğası ve orjinalliği bozulmamış mekanlar, bizim türk yemeği bu diye çıkıştığımız onların sahiplendiği lezzetli yunan mutfağı, çokta zengin olmayan ama porsiyonu oldukça büyük deniz ürünleri. Ayak basıldığında eh güzelmiş denilip, ayrılırken çok güzelmiş aslında diyip, akılda kalan mutlaka ikinci kez gitmek isteyeceğiniz adalardan oluşuyor diyebiliriz. Her ada mutlaka liman kasabası ve Hora dedikleri tepedeki şehir merkezine sahip. Kültürleri bozulmamış mutlu mesut yaşıyorlar. Sieastalarından ve kendilerine has kurallarından asla vazgeçmiyorlar. Bu Atina'da bile böyleydi.
Uzun yolculuktan sonra medeniyete geldik diye seviniyorduk. Ama pek umduğumuzu bulamadık. Ağustos diye sanırım şehir boştu ve pistti. Her yerde çöp ve köpek dışkısı gördük diyebiliriz.
Ben bütün yolculuk boyunca fast- food hamburger diye sayıklamıştım. Hiçbir ada da asla bilindik fast- food dükkanı bulunmuyordu; Kos adası hariç. Zea marinadaki evrak işlerimizi bitirdikten ve teknede hoşgeldik keyfi yaptıktan sonra Pire'yi keşfe çıktık ve ta taamm karşımızda ışık saçarak duran Kentucky Fried Chicken.. hımmm.. büyük bir ödül oldu bize.
karnını doyuran kargalar |
şehir merkezinden bir kare |
Ertesi gün Zea marinadan başlayıp yakın çevreyi, Pire yarımadasını yürüyerek keşfetmeye çıktık. Tam başaramadık, yorulmuştuk baya büyükmüş. Otobüs- tren yok, bulamıyoruz bulsak ta anlamıyoruz. Diğer gün gene çıktık yola sıcaktan kavruluyoruz söylene söylene ''ne kadar pis, insanlar nerede?. Atina burası bari burada siesta yapmasınlar'' diye diye gittik gene Pire limanına. Liman 12 terminalden oluşuyor. Her birinden başka adalara veya yurt dışına giden gemiler kalkıyor. Oldukça büyük terminaller arası; shuttle servisleri var. 8. terminal kapısının karşısında tren istasyonu varmış. Daldık içeri hemen harita taraması yapıp, şehir merkezine Atinayı Atina yapan yere gidelim dedik. Bindik trene, sorduk bir kaç kişiye dediler merkez '' Omnia''. Ben başka birisiyle eşim başkasıyla konuşuyor. Kararsısız çünkü insanlar tam net konuşmuyorlar. O kadar yürüyüşten sonra bitap düştük, tren serin ama sususuz. Köpeğimiz Cookie de yanımızda bayılacak o da. Eşim baktı saate 5 dk var dedi trenden indi ve tren kapılarını kapattı. Ben ağlamaklı şoka girdim. Öyle birbirimize baka baka tren pireden ayrıldı. Şoka girdim çünkü eşimin cebinde sadece 5€ var, herşey bende. tren tek gidiş 1.50 €. Tabi eşimde telefonda yok. Tekneden çok uzaktayız, bende öylesine gidiyorum tam karar vermemiştik. İnip geri mi dönsem, ne yapmsam.. diye düşünürken tren kapılarını kapatıp kapatıp açıyor. En son gördüğüm ''Omnia'' yazısının suratıma kapandığıydı. Durağı kaçırmıştım, hemen diğer durakta indim. Koşa koşa geri dönüş peronuna gittim. Bu arada zaman kaybediyorum. Ya eşim arkamdan bindiyse trene, Omnia da inip, beni göremeyince geri dönerse diye endişeliyim. Omnia durağında indim baktım yok kimse ortalıkta ama treni gördüm giderken, aradan geçmiş yarım saat. Umutsuzluğa düştüğüm sırada merdivenlerin orada bakınan biri gördüm ve büyük bir gülümsemeyle yukarıda buluştuk. Tüm bu karmaşa bitince bir baktık ki etrafa ''burası neresi ya?'' tam bir hayal kırıklığı; yürü yürü burası mı merkez ?, nasıl yani ?. Çok alakasız bir yer gri dev binalar, iş merkezleri hiç bir sevimlilik yok. Bir kaç soruşturma.
Gidilmesi gereken yerin Thissio veya Monstiraki durakları olduğunu öğrendik. Acropolis'in çevresinin olduğu yerler. yürümeyi tercih ettik. Evet güzelmiş gerçekten, tepede Acropolis.. çevrelerde tarihi yerler, mezarlıklar. Kolonaki'deki restaurantlar. lüks mağazalar, Plaka'daki hediye dükkanları, tezgahlar, ulusal bahçeler, Atina'daki tüm müzeler, Antik agora'sı görülmeye değer bir kaç güne böle böle keyifle gezdik.
Acropolis'e köpek almıyorlar. Cookie'yi götürmediğimiz bir gün Acropolis'e gittik. Çok ta güzel diyemem aradığımızı tam bulamadık ya da biz gözümüzde çok büyütmüştük. O mistik mitolojiyi hissedemedik. Ama tapınaklara iyi bakılmış neredeyse hepsi bütün halinde duruyordu, biz gittiğimizde restorasyon vardı. Fotoğraf çekerken zorlandık. kareye girmesin diye. Giriş 12€. 2-3 saat sürüyor gezmek. Girdiğimize değdi aslında çünkü Tepeden tüm Atina'yı görebiliyorsunuz, manzara muhteşem. Şehrin bazı kısımlarında bulunan diğer tapınakları da tepeden görüp harita çizebiliyorsunuz.
Acroplis'ten bazı fotoğraflar..
acropolis |
Nike'ın tapınağı |
Atina'da kaldığımız diğer günler geri dönüş için plan yaptık, Pire'de gezdik alışveriş yaptık. Dinlendik. kafelerin, barların keşfini yaptık. Zea Marinanın yanında Turco limani var. limanın çevresini de gezdik. Oradaki restaurantlar insana restaurant açtırtmak istetiyor. Gerçekten çok özenilmiş. Modern, şık olma peşinde değil, farklı olma peşindeler.
Turco limanı etrafındaki restaurantlardan biri |
Asla vazgeçmek istemediğim bir şey tekne yaşantısı, hele motorla giderken; rüzgarı yakaladığında yelkenleri açıp motoru kapattığın zamanki sessizlik paha biçilemez.
Pire'deki diğer bir liman Turco limani Microlimano diye de geçiyor. Fiyat ve giriş yapmak üzere bilgi almak için muhattap bulamadık doğrusu. Bir diğer büyük marina ise Atina'nın güneyinde bulanan Lavrion- Olympic Marina. Tekneyle ilgili arızalarda veya tamir işlerinde destek alınabilecek bir kapasiteye sahip. Biz gitmedik ama Kythnos Adasında tanıştığımız Claus teknesini tamir ettirmek üzere Olympic Marinaya gidip, 3 gün boşu boşuna bekleyip bizim yanımıza Aigina adasına geri dönmüştü. Siestaları, tatilleri bitmez bunların demişti. Ve çok pahalı bir marina. Atina'dan tekne kiralamak için tek adres denilebilir ama. Atina'da daha bir çok marina ve liman var bilgi için internetten faydalanmak şart.
Avantiyi 1 ay Zea marina'da bırakıp çıkan bir kaç işimizi halletmek üzere Türkiye'ye gemiyle dönmeye karar verdik. Yaşadığımız fırtınaları, bitmek bilmeyen meltemi geride bırakarak; aylarımızı verdiğimiz bu ege denizini 10 saat süren gemi yolculuğuyla geride bırakacaktık.
Hoşçakal Atina |
Avantiyle Bodrum'a Geri dönüş yolunu merak edenler için diğer yazım; ''Atina-Bodrum Geri Dönüş''